İçindekiler
- Çocuklarda Pilonidal Sinüs (Kıl Dönmesi)
- Pilonidal Sinüs Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
- Pilonidal Sinüs Vücudun Başka Yerlerinde Görülür mü?
- Kimlerde ve Hangi Yaşlarda Daha Sık Görülür?
- Pilonidal Sinüsün Klinik Belirtileri Nelerdir?
- Pilonidal Sinüsün Tanısı Nasıl Konur?
- Pilonidal Sinüsün Aşamaları Var mıdır?
- Pilonidal Sinüs Hastalığı İçin Risk Faktörleri Var mı?
- Pilonidal Sinüs Hastalığının Klinik Sınıflandırılması Var mı, Varsa Nelerdir?
- Pilonidal Sinüs Hastalarında Bölgenin Kıllarının Tedavi Öncesi Temizlenmesi Gerekir mi?
- Çocuklarda Pilonidal Sinüs Hastalığında Tedavi Nasıl Yapılır?
- Kronik Pilonidal Sinüs Hastalığında Başlıca Tedavi Seçeneklerdir?
- Pilonidal Sinüs Tedavisinde Lazerin Yeri Var mı?
- Endoskopik Pilonidal Sinüs Tedavisi Nedir?
- Pilonidal Sinüs Hastalığının Cerrahi Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
- Cerrahi Öncesi Hazırlık ve Ameliyat Pozisyonu Nasıl Yapılır?
- Çocuklarda Pilonidal Sinüs Cerrahi Teknikler Nelerdir?
- Pilonidal Sinüs Ameliyat Sonrası Hasta Bakımı Nasıl Yapılır?
Çocuklarda Pilonidal Sinüs (Kıl Dönmesi)
Sakrokoksigeal pilonidal sinüs, çevreden gelen kılların kuyruk sokumu derinliğine girmesinin başlattığı yabancı cisim granülasyonu sonucunda meydana gelen, sakrum ve koksiks (kuyruk sokumu) üzerinde orta hatta küçük açıklıklarla ortaya çıkan bir oluşumdur. Latince kıl anlamına gelen “pilus” ve yuva anlamına gelen “nidus” kelimelerinin birleştirilerek “pilonidal" (kıl ihtiva eden yuva) anlamında kullanılmaktadır.
Pilonidal Sinüs Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Pilonidal Sinüsün nedeni kesin olarak bilinmemektedir, ancak ileri sürülmüş bazı teoriler bulunmaktadır. Geçmişte konjenital (doğumsal) olduğu düşünülmüşse de 1946 yılından beri artık edinsel bir deri hastalığı olduğu kabul edilmektedir. Çünkü pilonidal sinüsün kronik bir yabancı cisim reaksiyonu olduğu, ince, sıkı ve sert kılların penetrasyonuyla oluştuğu düşünülmektedir. Cilde giren çevredeki kıllar köklerinden ayrılmamışken sinüs oluşturmaya başlar ve kısa bir kanal oluşturur. Burada meydana gelen enfeksiyon sonucu oluşan abse genellikle sakrum üzerinde lateralde yerleşmiş bir kanal yoluyla cilde açılır. Daha sonra sinüs traktına uzanan bir kanal oluşur.
Özellikle şoför, asker ve öğrenci gibi meslek gruplarında daha sık görülmesi hastalığın hormonal predispozisyon yanı sıra kıl yoğunluğu ve lokal mikrotravma gibi faktörlerin de katkısıyla geliştiği hipotezini desteklemektedir.
Pilonidal Sinüs Vücudun Başka Yerlerinde Görülür mü?
Evet görülür. Pilonidal sinüs, en çok sakrokoksigeal bölgede (kuyruk sokumunda) görülmekle birlikte, vücutta kılların girebileceği her bölgede oluşabilir.
Vücudun diğer kıvrım yerlerinde, örneğin aksillada (koltuk altı), inguinal bölgede ( kasık), umbilikus (göbek), boyunda ve hatta parmak aralarında da görülebilir.
Kimlerde ve Hangi Yaşlarda Daha Sık Görülür?
Sakrokoksigeal pilonidal sinüs genç erişkinlerde özellikle de erkeklerde daha fazladır. Pilonidal sinüs hastalığı 16-25 yaşları arasında pik yapmakla birlikte, her yaşta görülebilir, görülme sıklığı 25 yaşından sonra giderek azalmaktadır. Çocuklarda da son yıllarda özellikle 12-18 yaş arasında oldukça sık görülmeye başlamıştır.
Pilonidal Sinüsün Klinik Belirtileri Nelerdir?
Pilonidal sinüs hastalığının en sık bulgusu, anüsün 3–5 cm. yukarısında ve sakrokoksigeal (kuyruk sokumu) alanda bir ya da birden fazla sinüs ağzı varlığıdır. Sinüs ağzından ince yumuşak kıl yumağının çıktığı gözlenebilir. Anal bölgeye yakınlığı yüzünden enfeksiyon gelişme riski de yüksektir. Klinik olarak rahatsızlık hissi, gerilme ve sıklıkla mukoid akıntı mevcuttur. Abse Oluşursa, akıntı, kanama, kızarıklık ve aşırı ağrı gibi klasik apse bulguları görülür.
Fizik muayenede; Kuyruk sokumunda, orta hatta ödem veya nodül, fluktuasyon, bir veya daha fazla lezyondan pürülan akıntı, palpasyonda hassasiyet, ısı artışı, endurasyon ve/veya sellülit (genellikle minimal). Kronik veya rekürren hastalıkta 2-5 cm uzunluğunda görünür veya palpe edilebilir kanallar, nadiren ateş, rektal muayenede hassasiyet ve/veya fluktuasyonun olmaması görülür.
Pilonidal Sinüsün Tanısı Nasıl Konur?
Tanı hikaye ve fizik muayene ile konur. Doğrulamak için ultrasonografi yapılır. Ameliyat öncesi kan tetkikleri yapılır. Ek tetkik gerekmez.
Pilonidal Sinüsün Aşamaları Var mıdır?
Evet var. Ve hastalığın klinik gidişi 4 kısımda incelenir;
- Pilonidal abse: Akut pilonidal sinüs apsesinin öncelikli sebebi, pilonidal sinüs ağzının keratin tıkacı, ölü hücreler ya da kötü hijyene bağlı kirlerle tıkanmasıdır. Sinüs içindeki kıllar, bakteriyel enfeksiyonu tetikler ve cilt altında apse oluşur.
Bu, pilonidal sinüs hastalığının, en sık ve ilk kendini gösterdiği şeklidir. Sakrokoksigeal bölgede şişlik, kızarıklık, ağrı ve hassasiyet mevcuttur. Genellikle ateş yüksektir ve lökosit artışı saptanır.
- Kronik Pilonidal sinüs hastalığı: Apsenin kendiliğinden drene olması ya da kötü cerrahi drenajı ile tam iyileşmemesi sonucunda oluşur. Hastaların çoğu, ağrısız akıntı tarif ederler. Akıntı devamlı ya da aralıklıdır. Muayenede, sakrokoksigeal alanda, palpasyonla hafif hassasiyet veren bir şişlik ve sertlik hissedilir. Gluteal yarıkta cildin hafif aşağı çöktüğü ve bir gamzenin üzerinde bir ya da birden fazla sinüs ağzı (pit) varlığı görülebilir. Bu sinüs ağzında kıl görülebilir ya da ince bir klemple ağızdan içerisi kontrol edildiğinde kıllar tutulabilir. Bu aşamada epitel dokusu, pilonidal sinüs yoluna doğru ilerler.
- Kronik rekürren pilonidal sinüs hastalığı: Zaman zaman akut alevlenmelerle apseleşir. Bu apse, drenaj uygulanarak sağaltılır. İyilik halinden sonra, atak tekrarlar. Yukarıdakilerden ayrı olarak bu hastalarda birbirinden ayrı, düzensiz sinüs ağızları görülür.
- Perianal pilonidal sinüs hastalığı: Zamanla tekrarlayan iltihabi ataklar sonucunda, sinüs derinleşerek kemik dokuyu, koksiksi ve hatta sakrumu da infiltre edebilir ve etrafa bir kök gibi yayılabilir. Bazen anal kanala ve rektuma açılabilir ki, bu durumda komplet bir fistül meydana gelir.
Pilonidal Sinüs Hastalığı İçin Risk Faktörleri Var mı?
Yapılan çalışmalar bazı risk faktörlerinin olduğunu göstermektedir. Bunlar;
- Erkek cinsiyet
- Ailesel yatkınlık
- Obezite (şişmanlık)
- Sedanter yaşam biçimi
- Tekrarlayan travma
- Uzun süre oturmayı gerektiren meslekler
Pilonidal Sinüs Hastalığının Klinik Sınıflandırılması Var mı, Varsa Nelerdir?
Evet var.
- Tip 1: Bu hastalarda daha önce ne akıntı ne abse öyküsü bulunur, genellikle tedavi gerektirmezler. Bu hastalara kişisel hijyen kuralları (sık banyo yapılmalı, temiz ve pamuklu iç çamaşırı, geniş ve rahat pantolon ile uzun süreli oturmaktan kaçınma) ve lokal kıl temizliği (epilasyon) önerilir.
- Tip 2: Akut pilonidal abse gelişmiş olgulardır. Bu abseler lateral bir insizyon ile drene edilmeli ve kıllar temizlenmelidir. Tedaviye sık pansuman antibiyotik ve ağrı kesici verilir. Bu tedavi bazen yatarak damar yolu ile tedaviyi gerektirebilir. Abse düzeldikten sonra definitif cerrahi tedavi gerektirirler.
- Tip 3: Daha önceden abse drenajı ya da akıntı öyküsü olan kuyruk sokumu bölge sınırları içerisinde bulunan ağızlarla kendini belli eden olgulardır. Eğer inflamasyon yoksa cerrahi tedavi uygulanabilir. Bu hastalarda önce kronik inflame sinüsün çıkarılması ve kılların mümkün olduğunca temizlenmesi ve cerrahi işlem uygulanır.
- Tip 4: Bir ya da daha çok sinüs ağzının kuyruk sokumu bölgesi sınırları dışında olduğu olgulardır. Yine bu hastalarda bazı sinüs ağızlarında aktif inflamasyon olabilir. Bu hastaların öyküsünde birçok kez abse oluşumu, drenaj ve akıntı atağı vardır. Enfeksiyon tedavi edildikten sonra cerrahi işlem uygulanır.
- Tip 5: Pilonidal sinüs cerrahisi sonrası rekürrens gelişmiş olgulardır. Önceki girişimin başarısızlığının en büyük nedeni hastanın kuyruk sokumu bölgesinde sinüs genişliğinin doğru tayin edilememesine bağlı sinüsün yetersiz eksiyonudur. İkinci kez cerrahi işlem gerektirir.
Pilonidal Sinüs Hastalarında Bölgenin Kıllarının Tedavi Öncesi Temizlenmesi Gerekir mi?
Lazer ya da başka yöntemle bölgenin kıllarının temizlenmesi nüksü azalttığı bilinmektedir. Ancak Temizlik Jilet ya da benzeri yöntemlerle yapılacaksa temizlik ameliyat öncesi ameliyat masasında yapılmalı. Böylece ciltte oluşan kesilerden enfeksiyon bulaşması engellenmiş olur.
Çocuklarda Pilonidal Sinüs Hastalığında Tedavi Nasıl Yapılır?
Şikayeti olmayan hastaların tedavisi:
Çocuklarda ya da genç erişkinlerde saptanan sakrokoksigeal bölgedeki çok küçük gamzelerin tedavisi gerekmez. Bu bölgede enflamasyon veya enfeksiyon bulguları yoksa ultrason yapılır, patoloji saptanmaz ise bu hastalar takip edilebilir.
Akut pilonidal apse tedavisi:
Akut pilonidal apsenin tedavisi acil olarak apsenin boşaltılmasıdır. İşlem hastanın durumuna göre Lokal ya da Genel anestezi ile yapılır. Apse genellikle orta hattın sağ ya da sol tarafındadır. Bu nedenle drenaj kesisi orta hattın lateralinde olmalıdır. Apse ince uçlu bir bisturi ile fluktuasyon veren yerin ortasından drene edilir. Apse duvarı kürete edilerek sekonder iyileşmeye zemin hazırlanır. Hemostaz yapılmasını takiben apse boşluğuna ıslak gazlı bez konularak kapatılır. Çevre dokudaki selülitin tedavisi için geniş spektrumlu bir antibiotik başlanır. Kültür ve antibiogram sonucuna göre gerekirse antibiotik değiştirilir. Sık aralıklarla pansuman yapılır.
Tedavinin başarısı pansumanların titizlikle yapılmasına bağlı olmakla birlikte hastaların %30–50 sinde apse tekrarlar ya da kronik sinüs gelişir. Bu nedenle bu hastalar apsenin tedavisinden sonra cerrahi olarak düzeltilmelidir.
Kronik Pilonidal Sinüs Hastalığında Başlıca Tedavi Seçeneklerdir?
Bu Hastaların tedavi sonrası tekrarlama riskinin yüksek olması nedeni ile tedavi konusunda fikir birliğine varılmış bir yöntem bulunmamaktadır. Bu konuda bir çok tedavi yöntemi tanımlanmıştır.
Konservatif yöntemler:
1. Sklerozan madde enjeksiyonu: Özellikle fenol uygulaması, pilonidal sinüs tedavisinde konservatif metod olarak tanımlanmakta ve bazı kliniklerde tedavide ilk tercih olmaktadır. En çok uygulanmış olan konservatif yöntemdir, sinüs içine fenolün verilmesinden ibarettir. Fenol, antiseptik, anestetik ve potent sklerozan özelliktedir. Oda sıcaklığında beyaz kristalize solid halde iken daha yüksek sıcaklıklarda likit forma geçebilir. Pilonidal sinüs hastalığının tedavisinde fenol likit veya kristalize formlarda kullanılmaktadır. Bu yöntemde sinüs ağzı genişletilerek içerik temizlenir ve tüm kıllar bir klemple alınır. Daha sonra sağlıklı cilt korunarak 2-3 ml %80’lik fenol pilonidal sinüs içine verilir. Yöntemin amacı sinüs boşluğunun iç duvarını sklerozan madde olan fenol ile irrite etmek ve granülasyon dokusu ile dolmasını sağlamaktır.
Fenolden başka, kavitenin koterizasyonu, gümüş nitrat, %80–90’lık alkol ve fibrin yapıştırıcı da bu amaçla kullanılmıştır.
Ancak bu uygulamada pilonidal sinüsün tekrarlama riskinin yüksek olduğu unutulmamalıdır.
2. Kriyocerrahi: Pilonidal traktın kriyocerrahi ile tahrip edilmesi esasına dayanır. Bu yöntem traktların ve yan dallarının açılması, küretajı ve kanayan noktaların elektrokoagülasyonunu içerir. Daha sonra açık yaraya yaklaşık beş dakika sıvı nitrojen püskürtülür. Bazı yayınlar bu yöntemle geniş eksizyona kıyasla daha az skar ve deformite olduğunu bildirmiştir. Nüks oranı yüksek bir yöntemdir.
3. Radyoterapi: Yüksek radyasyon nekrozu ve tümoral süreçlerin başlaması riski nedeniyle kullanılması önerilmeyen bir yöntemdir.
Pilonidal Sinüs Tedavisinde Lazerin Yeri Var mı?
Lazer zaman zaman kullanılmaktadır, ancak hala lazer kullanımı tartışmalıdır.
Endoskopik Pilonidal Sinüs Tedavisi Nedir?
Kist açıklığından kist içine ucunda kamera bulunan endoskopik cihazla girilir. Kist içi tamamen temizlendikten sonra kistin duvarı termal olarak yakılır. Yöntem ağrısız olduğu için hastalar sosyal hayata kolayca dönerler. Ancak nüks oranı yüksek bu nedenle seçilmiş hastalarda uygulanabilir.
Cerrahi teknikler:
Pilonidal sinüs için birçok cerrahi tedavi yöntemi tanımlanmış olmasına rağmen nüks oranları nedeniyle ideal bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavide temel prensip, lezyonun güvenli sınırlarla eksizyonu ve hastalığın nüksetme ihtimalini en aza indirgeyecek bir tekniğin seçilmesidir. Cerrahi tekniğin temel sorunu ise ortaya çıkan boşluğun nasıl kapatılacağıdır.
Pilonidal Sinüs Hastalığının Cerrahi Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
- Skar dokusu orta hatta olmamalı
- Yarada ölü boşluk kalmamalı
- Yara enfekte olmadan iyileşmeli
- Hangi ameliyat yapılırsa yapılsın ameliyat sonrasında, sakrokoksigeal bölge düzenli ve aralıklı olarak kıllardan temizlenmeli ve her gün banyo yapılarak vücut dökülen kıllardan arındırılmalıdır
- Bu bölgeye lazer epilasyon yapılmasının, hastalığın iyileşmesine katkıda bulunduğunu gösteren yayınlar mevcuttur.
Cerrahi Öncesi Hazırlık ve Ameliyat Pozisyonu Nasıl Yapılır?
Ameliyat edilecek hastalarda enfeksiyon varlığı, sinüs içinde ve çevresinde enflamasyon ya da selülit gibi komplikasyonların olması, cerrahi tedavinin ertelenmesini gerektirir. Bu durum öncelikle antiinflamatuvar ilaçlar ve gerekli ise antibiyotikler ile tedavi edilmelidir.
Ameliyat genel anestezi altında veya rejyonal anestezi altında yapılabilir. Rejyonal anestezi, selülitli, ya da enfeksiyonlu hastalarda uygulanmamalıdır.
Ameliyat Öncesi antibiyotik tedavisi başlanır. Hasta ameliyat öncesi 4 saat aç bırakılır.
Çocuklarda Pilonidal Sinüs Cerrahi Teknikler Nelerdir?
Bu Amaçla Kullanılan Cerrahi Teknikler Kısaca Şu Şekildedir:
- Sinüs eksizyonu+Sekonder iyileşme: Kronik pilonidal sinüslü hastalarda en kolay ameliyat metodu, sinüs tavanının çıkarılıp lezyonun açık yaraya dönüştürülmesi ve yaranın sekonder iyileşmeye bırakılmasıdır. Nüks ihtimali en düşük yöntemdir. Ancak hasta uzun süre bazen aylarca hastaneye her gün ya da 2 güne bir pansumana gelir, bu sürede hastanın sosyal yaşamı olumsuz etkilenir. Bu işlem çocuklarda Ameliyathanede genel anestezi ile yapılır.
- Pilonidal Sinüs Eksizyon ve Sekonder+Primer Tamir: Bu yöntemde kist tamamen eksize edilir (çıkarılır), yara açıklıkları primer olarak dikişlerle kapatılır. Genel anestezi altında yapılır, basit ve kozmetik olarak iyi bir yöntemdir. Nüks oranı oldukça yüksektir, bu nedenle seçilmiş hastalarda uygulanabilir.
- Feb Teknikleri; Pilonidal Sinüsün tekrarlaması halinde tedavisi konusunda fikir birliği yoktur. Bu konuda bir çok fleb yöntemi tanımlanmıştır. Burada hasta ve aileler de endişeye neden olmamak için dünyada erişkin ve çocuklarda en çok kabul görmüş ( komplikasyon ve tekrarlama oronı en düşük yöntem ) Limber Flebi ve Modifiye Limberg metodundan bahsedilecektir.
- Limberg Flebi: Limberg flebi için tüm sinüs ağızları içinde kalmak şartıyla, kesi sınırları eşkenar dörtgen seklinde çizilir (ABCD). Flep yapılacak tarafta eşkenar dörtgenin devamı şeklinde ve eşkenar dörtgenin kenarları ona eşit uzunlukta olacak şekilde işaretlenir (DE). E noktasından, yine dörtgenin lateral kenarına paralel olarak aşağı doğru ve eşit uzunlukta işaretlenir (EF). Flep eşkenar dörtgenin her iki lateralinde, üstte veya altta olabilir. Flep beslenmesi ve kozmetik açıdan düşünüldüğünde alttan döndürülen flepler, daha iyi sonuç vermektedir.
- Modifiye Limberg Flebi; Bu metod dünyada ilk kez çocuklarda uygulanabilirli ve nüksün azaltıldığını bizim yaptığımız bilimsel çalışma ile gösterilmiştir. Bu metodta insizyonlar orta hatta gelmez ve nüksler engellenmiş olur.
Kozmetik görünüm iyi değil ancak nüks oranı oldukça düşüktür. Pilonidal sinüs tedavisinde tercih edilmesi gerekli bir yöntemdir.
Pilonidal Sinüs Ameliyat Sonrası Hasta Bakımı Nasıl Yapılır?
- Hasta ameliyattan sonra 1-2 saat içinde ağızdan gıda alabilir, 5-6 saat sonra damardan sıvı ihtiyacı kalmaz.
- Spinal anestezinin etkisi bitmeden analjeziklere başlanır ve 4-6 saatte bir tekrarlanır.
- Ameliyat yerindeki dren gelen olmaz ise 1 gün sonra alınır.
- Hasta durumuna göre 1 ya da 2. gün eve gönderilir.
- Hastanın yürümesi yara üzerine oturması, sırt üstü yatması serbesttir.
- İlk 5 gün antibiyotik ve ağrı kesici kullanılması önerilir.
- Yara yeri 2. günden sonra açık kalabilir.
- Hasta 5. günden sonra duş alabilir.
- İki hafta dolduktan sonra dikişler alınır ve hasta sosyal hayatına dönebilir.
- Ameliyattan sonra ameliyat bölgelerinde bulunan kıllar 6 ay boyunca belli aralarla temizlenir.
- Hasta ameliyat sonrası terlememeye dikkat eder, terlemiş ise hemen duş alır
- Ameliyat sonrası 6 ay uzun süre oturmamaya dikkat eder, derslerde ve ders aralarında oturmaz
- Yürüyüş yapar.
- Banyo, deniz, havuz sonrası ıslak kalmamaya, kurulanmaya dikkat etmeli
*** Burada verilen bilgiler, internet sitesinin içeriği ziyaretçiyi bilgilendirme amacı ile düzenlenmiştir. Hiçbir bilgi ziyaretçiler tarafından tavsiye olarak değerlendirilip hiçbir karar veya eyleme neden olmamalıdır. Konu ile ilgili aileler hastasını mulaka bir çocuk cerrahisi uzmanına muayene ettirmeli, onunla görüşerek birebir bilgisine başvurarak karar vermelidir.